Ağzında sefil bir tatla uyandı, bunu bilen bilir. Terlikleri yatağın diğer tarafında kalmıştı. Mermere yalın ayak basarak banyoya doğru yürüdü. Yüzüne bir damla su değdirmeden hışımla dişlerini fırçaladı. Ağzını kurulamak için uzandığında havlu ıslaktı. Dün geceden bu yana kurumaması midesini bulandırdı. Uzun süredir bir günü yoluna koyabilmek için yapabildiği tek şey dişlerinin temiz ve ağzının kokusuz olduğuna emin olmaktı. Telefonu çaldı, bilmediği bir numaraydı ve bilip de açmaması gerekenlerden değildi.
“Alo?”
“İyi günler, YOLYOK müşteri hizmetlerinden Tuğba ben. Leyla Hanım’la mı görüşüyorum?”
“Evet benim, iyi günler.”
“Geçen haftaki siparişinizle ilgili bir hata olduğunu tespit ettik Leyla Hanım. Ücret iade işleminizi gerçekleştirmek için hesap bilgilerinizin güncel olması gerekmektedir ancak sistemimizde hesabınızın silinmiş olduğunu görüyoruz. Hesap silme gerekçenizi bizle paylaşır mısınız?”
“Siparişimde yanlışlık yoktu, hesabı da sildim. Çıkıp alacağım artık.”
“Uzun yıllar memnuniyet bildiren müşterilerimizi kaybetmek bizim için çok üzücü. Bildiğiniz gibi YOLYOK market ihtiyaçları dışında araç kiralama, taksi çağırma, evcil hayvan bakımı, su siparişi, evde kişisel bakım hizmetleri, anlık kurye servisi, özelleştirilmiş çiçek hizmeti ve dahasını da sunuyor. Sistemimizde 4 yıllık kullanıcı olduğunuzu görüyorum Leyla Hanım, birikmiş puanlarınız ve size özel tanımlanmış indirimleriniz yıl sonuna kadar geçerli olacak. Üyeliğinizi güncellemeyi düşünür müydünüz?”
“Düşünmüyordum. Siparişimde nasıl bir yanlışlık var? Hangi siparişti öğrenebilir miyim?”
“06.10.2024 tarihinde 683 lira 90 kuruş tutarındaki siparişinizle ilgili bir hata belirtilmiş Leyla Hanım.”
Leyla telefonunu kulağından uzaklaştırıp hoparlörü açtı. Bugünün tarihine baktı, perşembeydi. 6’sının hangi güne denk geldiğini bilirse siparişini hatırlayabileceğini sandı.
“Siparişin içeriğini görebiliyor musunuz? Hatırlayamıyorum. Hatayı da ben bildirmedim.”
“Tabii Leyla Hanım, biraz bekleteceğim. Sistemin açılmasını bekliyorum.”
“Tamam.”
“Özver dana kıyma, KIP cam kavanoz domates salçası, Efendi toz karabiber, Capito nar ve portakal suyu, pardon, Capito cam şişe nar ve portakal suyu, limon file ekonomik, biber çarliston…”
Sessizlik.
“Alo?” dedi Leyla. “Hepsini sayacak mı, n’oluyor lan?” diye geçirdi aklından.
“Iıı…biber çarliston 0.085 kg, barbun fasulye 800 gr, Taliano makarna ve plastik poşet olmak üzere toplam 683 lira, 90 kuruş tutarında bir sipariş vermişsiniz.”
“Ne yanlışlık var burada Tuğba Hanım?”
“Fasulye 500 gr olarak paketlenip sizden 900 gr tutarında bir ücret alınmış.”
Tuğba Hanım’ın sesinden işlerin buraya geleceğini onun da bilmediği belliydi. İptal edilen üyelikleri takip etmek, müşterilerden iptal sebeplerini öğrenmek ve prim istiyorsa müşterileri geri ikna etmekti işi. YOLYOK müşteri hizmetlerinde üçüncü yılıydı ancak Müşteri Memnuniyeti Son Aşama Yetkili Personeli olarak 2 haftadır çalışıyordu.
“Ne diyeceğimi bilmiyorum.” dedi Leyla, kafası karıştığında dürüst olmak en iyisiydi. Telefonu eline alıp dolaptaki fasulye poşetini çıkarmak için mutfağa gitti. Poşetin üzerinde 1 kg 12 gr yazıyordu, bu defa bunu manavdan almıştı ve 1 kg istemişti. Manavın 12 gr için poşetten fasulye çıkarmadığını, bahsini bile açmadığını fark etti. Leyla bunun yarısı mıydı gelen gibi çaresiz bir doğrulama için poşeti havaya kaldırıp gözüyle tartmaya çalıştı.
“Hesabınızı güncellememiz halinde hesabınıza anlaşmalı bankanızın işlem gününe uygun olacak şekilde artı ücret iadesi yapılacaktır. Genellikle beş iş gününde iade işlemleri tamamlanmaktadır.” dedi Tuğba Hanım.
“İstemiyorum ücret iadesini, böyle bırakalım.”
“Bir sonraki siparişinizde 400 gr fasulyeyi ek olarak göndermelerini de sağlayabiliriz.”
“Tamam.”
“Kontrol amaçlı soruyorum, YOLYOK hizmet dünyasının tüm avantajlarından yararlanmanızı sağlayan üyeliğinizin güncellenmesini onaylıyor musunuz?”
“Hayır ya.”
“Anlayamadım, pardon Leyla Hanım.”
“Onaylamıyorum.”
“Görüşmelerimiz müşteri memnuniyeti sebebiyle kayıt altındadır. Görüşme sonrası 1 dakika sürecek değerlendirme anketimize katılmak isterseniz memnun olurum.”
“Ne oluyor ya? Ne alakası var?”
Telefon kapandı. Anket bile iletilmemişti. Leyla buz kesmiş ayakları için odasına, yatağın öbür tarafına gidip terliklerini giydi. Mutfağa gidip fasulye poşetini dolaba kaldırdı, biraz sinirle. Salona dönüp koltuğa oturdu. İçinden YOLYOK finans ekibinde çalışan arkadaşını aramak ve az önce yaşadıklarını anlatmak geldi. Telefonu elinden bıraktı, alakasız davranmak istemiyordu. Arkadaşyla bunun için arayacak kadar samimi olmadığını biliyordu. Mutfak lavabosunun altındaki dolaptan bir kap aldı, fasulye poşetini yeniden çıkardı, salona dönüp ayıklamaya başladı. Gözleri kaşındı, yüzünü yıkamadığını fark etti. Banyoya gidip yüzünü yıkadı, ağzını çalkaladı, aynı havluya kuruladı. Yanlışlığın tadı geçmedi. Finans ekibinde çalışan arkadaşı Semih’i aramaya karar verdi. Telefon çalarken aylardır konuşmadıklarını ve hatta Semih’in son mesajını görüldü atmamak için açmadığını hatırladı. Mesai saatleri içinde olduğundan uzunca çaldırmak istemedi, giderek kararsızlaşıyordu ki Semih, tabii ki, o anda telefonu açıverdi.
“Alo Leyla? Efendim, hayırdır ya?” diyerek telefonu açan Semih şaşırmıştı biraz.
Genellikle bir kulağında kablosuz kulaklığının teki takılı olurdu, elini kulağına götürüp işaret parmağıyla iki kez dokunup alo demeleri meşhurdu. Bir gün kahve içmek için birkaç arkadaş buluştuklarında Semih “Alo” deyip eliyle biraz zaman istediğini belli eden bir hareket yaparak masadan kalkıp ileriye üç dört adım atmıştı. Önemli bir görüşme gibi davranıyordu. Leyla aklından rol kesmek için telefonu çalıyor gibi yapabilecek bir adam olduğunu düşündüğünden beri Semih’le görüşmemiş ve konuşmamıştı.
“Semih nasılsın, müsait miydin?” deyip derin bir nefes aldı.
“Ofisteyim canım ama uygunum şu anda. Bir sorun yok umarım?”
“Pazartesi günü, YOLYOK üyeliğimi sildim ben.” dedi.
Semih sözünü bitirmesini beklemeden, “Aa neden kız?” dedi. Şirket bütün çalışanlara bu soruyu anlamsızca sormalarını öğütlüyor herhalde diye düşünüp sinirlendi Leyla.
“Evden çıkmıyorum doğru düzgün, alışverişe kendim gitmeye karar verdim artık, sildim işte. Önemli değil”
Semih araya girdi tekrardan.
“Yani bizim şirketin indirimleri falan bayağı iyidir aslında. Sen çıkıp yapsana yürüyüşünü ya, o da dursun. Taksi çağırmaya falan kullanmıyor muydun?”
“Semih benim içerde 400 gr fasulyelik param kaldı.”
“Nasıl?”
“900 gr parası almışlar benden, 500 gr yollamışlar. Üyelik sildim diye fasulyeyi de yollayamıyorlar, parayı da. Sonra da yüzüme kapattılar.”
“AA, şikayet ettin mi?” dedi, alocu Semih’in gününe heyecan gelmişti.
“Kimi, nereye?”
“Konuştuğun temsilciyi ya. Çok hassas bir kural bu, puanını düşürürler kesin.”
“Tuğba Hanım’ı mı diyorsun?”
“Yavrum kimle konuştuysan işte.”
“Yok ben ona kızmadım. Şey diye aradım seni ben… Böyle bir saçmalık oldu, aklıma geldin. Vesile olsun diye.”
“Yani bu durumla ilgili bir şey yapamam canım ama üyelik iptalini geri alırsan hallederiz, titiz şirket bu konuda.”
“Anladım anladım canım, sen nasılsın?” Semih’i aradığı için midesine ağrı girdi. Fasulye kabını kenara bırakıp sağ elindeki telefona doğru yığıldı.
“İyilik, iş güç bildiğin gibi. Görüşemedik epeydir, sen nasılsın? Niye sürekli evdesin, depresif mi havalar?”
Terliklerin içindeki çıplak ayakları terlemişti Leyla’nın. Ayaklarını terliklerin üstüne koydu. Bu konuşmayı buluşma sözü vermeden kısa kesip kurtulmak istiyordu. Yapamayacağından emin gibiydi. Biraz bekledi.
“Kurye almış olabilir mi?” dedi Leyla. Semih kahkaha attı.
“Fasulyeyi mi diyorsun?”
“Evet, bir kısmını.”
“Bilmiyorum şimdi günah almayalım da pizzanın yanında patates gelmemişti benim de geçen gün. Aradım restoranı, gönderdik diyorlar. Ben de kurye diye düşündüm. Pizza menüydü, patates istemezdim menü olmasa, ondan peşine düşmedim. Olabilir ama, kızım çok taktın herhalde ya, üyeliği aç sen şirket halleder.”
“Nereden söylemiştin pizzayı?”
“delicious.co”
“Kuryeyle ilgili bir sıkıntı değil bence, Tuğba Hanım mağaza çıkışında yanlışlık olmuş gibi anlattı.”
“Bilemedim Leylacığım ya, şimdi işe döneyim ben. Konuşalım tekrar.”
“Tamam canım, öptüm.” dedi Leyla.
Depresif havalara yanıt vermeden Semih’i yıldırmanın yolunu bulmaktan memnundu. Bu memnuniyet yetmezmiş gibi bir de Semih’in iki dakikada günaha girmemekle başladığı cümlesi günaha girmesiyle son bulmuştu. Semih’le aylardır görüşmediği için gurur duydu kendisiyle. Yaslandı koltuğa. Birkaç aylık kararlı bir duruşla YOLYOK’suzluk da bu hisse benzeyecekti. Tuğba Hanım dışında bu şirketten nefret ediyordu. 400 gr fasulye de umurunda değildi. Tek başına yerse zaten yeterdi.
görsel: “Long Story Short” by Tania Franco Klein at Yancey Richardson Gallery