© 2022 Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .

diyalog: Cem Dinlenmiş

Kasım 28, 2024
cem dinlenmiş

Paylaş

Sosyal ve siyasal eleştirinin formlarda değişim yaratarak toplumda farkındalık oluşturan karikatür sanatı yalnızca mizah açısından değil, geniş bir yelpaze içinde önem kazanmaktadır. Türkiye’de  karikatür sanatının gelişimi türlü yöntemlerle baskılanan ve sansüre uğrayan bir süreç içinde gerçekleşmiştir. Bu süreç karikatüristlerin entelektüel karakterleri doğrultusunda şekillenirken, dönemsel siyasi iklime göre bir uyumsanma fazla görülmemiştir. Mizah dergilerinin bir okul görevi gördüğü ülkemizde sanat yaşamında iyi bir yer edinen karikatürist, yazar Cem Dinlenmiş‘e Fırat Tunabay sordu, Erinç Durlanık fotoğrafladı.


Profesyonel anlamda çizerliğe başladığın dönem ile bulunduğumuz dönem arasında büyük farklılıklar var. Senin için iki dönem arasındaki en belirgin fark nedir?

Temmuz 2006’da Penguen‘de Her Şey Olur adlı politik köşeyi çizmeye başladım. Akıllı telefonlar, tabletler ve bugün tekelleşmiş şirketlerin sosyal medya platformlarının çoğu sonraki üç beş yıl içinde hayatımızın parçası oldu. Bu sürede dijital mecralar karşısında sadece basılı yayınlar değil, bir zamanlar devletlerin ya da dev şirketlerin kontrolü altında olmayan özgürlükçü internet ekosistemi de darmadağın oldu. 

Türkiye 2006’da halen çok kutuplu bir ülkeydi. İktidar ve muhalefete aynı mesafeden eleştiri yapmanın anlam ve etki uyandırdığı; bağımsız mecraların, demokratik standartların ve sivil toplumun gücünün çok daha yüksek olduğu bir zeminimiz vardı. Ülkenin o zamana kadar yaşanmış kısmını aşıp ötesine geçebilmek, yapılan hatalarla yüzleşmek falan konuşuluyordu. Şimdi öyle bir yere savrulduk ki, ileri gitmeye başlamak için önce attığımız yüzlerce yanlış adamı geri atmamız gerekiyor.

Ressam, heykeltraş ve saz üstadı bir baba seni ve eserlerini nasıl etkiledi?

Ben çok küçükken bile çizen bir çocuktum, tabii hem annemin hem de babamın mesleki yaklaşımlarından etkilendim. 1990’larda Annem Bağlam Yayınevi’nde editörlük, babam ise kendi iş yerinde grafikerlik yapıyordu. Babamın bürosu, abimle birlikte ev ve okuldan sonra en çok vakit geçirdiğimiz yerdi. Agrandisör, letraset, pistole, macintosh gibi acayip kelimeler hayatımızın bir parçasıydı.

Babam bağlamayı gençliğinden beri hiç aksatmadan çalmayı sürdürdü. Bir süre ikimiz birlikte Halk Müziği Sanatçısı rahmetli Orhan Dağlı’dan özel ders aldık. Ben daha sonra devam etmedim ama sazım bir yerlerde duruyor hâlâ.

Dijitalleşen ve Sosyal Medya’nın kullanım oranının çok yükseldiği bu dönemde Basılı Yayıncılığa tekrar geri dönülebileceğine inanıyor musun? Basılı Yayıncılığa tekrar ihtiyaç var mı?

Basılı yayıncılığa her zaman ihtiyaç olacak. Kitaplar, dergiler, her zaman çıkacak. İnternet de kağıt da bizim, bir yayının okuruna ulaşması için ikisi birlikte varolmaya devam edecek.

Kuşku yok ki eleştirel düşünce için karikatür ve mizah dergilerinin yeri apayrı. Bir misyon olmasa bile eleştirel düşüncenin topluma ulaşmasında mizah dergilerinin yeri doldurulabildi mi?

Mizah dergilerinde yetişen yazarlar ve çizerlerin çoğu öyle ya da böyle üretmeyi sürdürüyor, birçok dergi de -hepsi rutin bir periyotta olmasa da- yayına devam ediyor. Fakat mizah dergilerinin asıl eylemi eleştirel düşünceyi topluma ulaştırmaktan daha fazlası olmuştu. Bir dergi ofisine sığacak kadar insanın, devrin imgelerini belirlemekten yeni söz kalıplarını dolaşıma sokmaya kadar hayata doğrudan etki eden bir gücü olabiliyordu. Genç ve yaratıcı insanların bir araya gelip kolektifleşebilmesi aslında bu derinliğin, yaratma gücünün kaynağı; tabii okurlarıyla birlikte. Yoksa internetin her yeri eleştirel düşünce zaten.

Türkiye’de mizah ve karikatür köklü bir tarihe sahip. Bunda kültürel çeşitliliğin etkisi büyük. Toplumda meydana gelen büyük değişimler mizah ve karikatürü nasıl etkiliyor?

Sanılanın aksine mizah dergilerinin ve karikatürün yükseldiği zamanlar müzmin otoriterlik dönemleri değil, özgürleşme dönemleri. Baskı ve istibdat ya yasaklıyor, ya da havayı solunmaz hale getiriyor. Gezi Direnişi de son büyük özgürleşme dönemiydi, dergiler o haftaların, ayların tirajına bir daha hiç erişemedi. Toplumun dinamik kesimleri de o günlerdeki neşeyi bir daha aynı coşkuyla yaşayamadı desek yeridir.

Cem Dinlenmiş neleri izler, neleri izlemez?


Son iki yılda çok severek izlediğim yapım: “How to with John Wilson”.

Bir de bu yıl Mubi’de gösterimde olan Aki Kaurismäki‘lerin çoğunu bitirdim.

Cem Dinlenmiş neleri okur, neleri okumaz?

Son okuduğum kitaplardan birçoğu gezi yazıları. İbn-i Battuta Seyahatnamesi, İrlandalı Bir Vaizin Gözüyle II. Mahmud İstanbul’u ve Le Corbusier’in Şark Seyahati.

Yeni çalışmalarını görmeyi merakla beklediğiniz karikatüristler arasında Türkiye ve Dünyada kimler var?


Türkiye’de merakla takip ettiğim çok meslektaşım var, mesela Cihan Kılıç, Rewhat, Zehra Ömeroğlu… Yabancı olarak bizim jenerasyondan şimdi ilk aklıma gelen Nick Drnaso. Çizgi romancı.

Sanat yaşamında geleceğe ait planların neler? Yakın zaman dilimi içinde projelerin var mı?

Aralık sonunda Galerist‘te açılacak border_less’in edisyonlu sergilerinin sonuncusunda iki farklı baskım sergilenecek, şu sıralar onların hazırlıklarıyla meşgulüm.


Diğer Yazılar

lilith

Lilith, karanlığın âsi gelini.Rûzgar öpsün saçının her bir telini.Hangi sinsi el, hapsetti seni?Kör karanlıklara tes…

yanlışlık

Ağzında sefil bir tatla uyandı, bunu bilen bilir. Terlikleri yatağın diğer tarafında kalmıştı. Mermere yalın ayak ba…

museum as a mise-en-scène

Who would we be without museums? This question echoes in Sokurov’s Francofonia, where he explores the esse…



© Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .