Hemen her konu için betimlemesi, imgelemesi ya da metaforize edilmesi mümkün olan merdiven kavramı; mimari bir terim olsa da çoğu disiplin içinde yeni anlamlara açıktır. Mimarlıkta merdiven için “kotlar-katlar arası bağlamı sağlayan, sirküle eden basamaklar bütünü.” denilebilir. Bu kavram; tanımı haricinde dâhili olduğu konuya “gerçek, a-gerçek ya da gerçeküstü “ anlamlarını katar.
Mimarlıkta inmek-çıkmak eylemlerini ifade ederken felsefede çoğu düşünür için bilgeliğe ve hakikate ulaşmanın metaforu olarak karşımıza çıkar. Görsel ve plastik sanatlarda gerçeküstü anlatım vardır ve anlatılmak istenen soyut ifadelere yöneliktir. Merdivenler; edebiyat için de bir imgedir öyle ki şiirlerde merdiven, yaşamın bütün evrelerini tasvir edebilir. Sinemada da gerek karakterin iç dünyasına gerek ise hikâye içinde hikâyeye dikkat çeker. Böylesi durumlarda anlatılmak istenen merdiven ile dışa vurulur.
Merdivenler estetik ve fonksiyonun yanında yükselten, alçaltan, eriştiren, kavuşturan ifadeleri için araç olurken başlangıç, sonsuzluk, arayış, hakikat gibi kavramlar için de amaç olmaktadır. Her bir kullanım bağlama göre farklı hikâyeleri barındırır ve insanın varoluş deneyimini zenginleştirir. Basamaklar üzerindeki bu dinamik durum insanın hayattaki halini belirler.
Sinema tarihinde önemli bir yeri olan Potemkin Zırhlısı (Battleship Potemkin, Sergei M. Eisenstein-1925) filmi Odessa Merdivenleri sekansıyla büyük bir ses getirmiştir. Bu sekans, istibdat rejimine karşı verilen kolektif mücadelenin sessiz bir yankısı olmuştur. Hikâyenin imgesel anlatımı sadece hikâyeyi değil, kent içinde bellek mekân oluşumunu sağlamış ve aynı zamanda tarih-kültür ilişkisini zenginleştirmiştir. Bunun yanında politik bir sembol haline gelmiş ve propaganda aracı olarak da kullanılarak gelecek üzerindeki tesiri olmuştur.
Merdivenler yalnızca inilerek-çıkılarak bir anlam ifade etmez aynı zamanda evrensel bir metafora dönüşür ve birey ya da toplum için anlatıcı görevini üstlenir.
görsel: Potemkin Zırhlısı, Sergei M. Eisenstein, 1925