© 2022 Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .

Kırdaki Zambak’tan öğrendiklerim

Aralık 16, 2025
Rukiye Büşra Çakır

Paylaş

Dilin Sınırında Acının Son’lu Sükûneti

“Kuş gibi zambak da sessiz. Orada durur ve bozmaz sessizliğini. Masum bir çocuk gibi duygularını gizleyemez. Gizlemesi de gerekmez. Gizleyememesi de şansınadır çünkü bu pahalıya mâl olur. Acı çektiği gerçeğini saklamak için dik durmaya çalışabilir ama bunu yapacak kuvveti yoktur. Mecalsizliğin boynu bükülür ve gelip geçenlerin arasında onun halini fark edecek kadar empatisi olan varsa bunun ne demek olduğunu anlar, belagatlidir de.”

Genellikle bir olayı yaşadığımızda, acı çektiğimizde, öfkelendiğimizde, anlaşılmadığımızı düşündüğümüzde içimizde bir ses belirir, hiçliğin yakıcı etkisini hissettiren dar, çıkmaz, geçerken yalnızca arkamızı kontrol etme hissiyatı doğuran sokaklar gibi olan bu ses acının sesi değildir. 

Aslında kendi kendimize yüzlerce versiyonunu düşünerek kurduğumuz ve bizi eylemsizliğe iten hareketsiz bırakan o ses Öteki’ne duyurulmak istenen, sitemkâr, öfkeli ancak içindeki şefkatine ihtiyaç duyulan ruhun çığlığının, yansımasıdır yalnızca ve böyle yaptıkça da acıyı, anladığımızı hatta tükettiğimizi sanırız.

Tıpkı içinde kendine taş duvarlar ören ama dışarıya hayat veren;

yamaçları bilenmiş, keskin,

yüksekliği tüyler ürperten dağlar gibi…

Acı, bizde olanla sınırlıyken;

anlatma çabasına giriştiğimiz an da

onu birden Öteki’nin alanına taşımaya başlarız ve acıyı yabancı bir şeye dönüştürürüz.

Çünkü artık biz konuşuruz-

acı için değil,

sırf Öteki bizi duysun diye.

Peki soruyorum size: 

“Bitirdim, Tükettim, Anladım” dediğiniz bu sahnede neler üretiriz? Sesimiz nerede titrer mesela? Hangi kelimede otosansür uygularız? Hangi dil sürçmemiz bizi ele verir? Hangi cümlede duraksadığımızda arzumuzu fısıldarız?

Acı bazen Bach’ı andırır.

Parmak uçlarında kırık bir hıçkırık gibi dolaşır ve bazılarına “yeniden doğuş” vaadiyle yaklaşır ve bu fantezi hep çekici gelir. 

Yeni bir şehir,

Yeni bir ilişki,

Yeni bir başlangıç…

Bunlar çoğu zaman yaşamın kendisi değil, ruhun cesetlerle beslenme biçimidir.

İçinde yaşam olmayan bedenlerle -cesetlerle- ruhunu doyurmak için yeni kurbanlarını bekleyen cömert toprak ananın, yeni bir yaşamı başlatması gibidir bu içinde hayat olmayan bedenleri kabul eder ve her defasında buna “başlangıç” adını verir. 

Halbuki hepsi aynı yanılsamanın getirisi

-kişinin bölünmüşlüğünün mekân ve kişilerle değişeceği inancı-

İnsanın, bölünmüşlüğü mekân değiştirerek onarılamaz.

Kişiler değişir, yüzler değişir, sahne değişir ama çatlak yerinde kalır.

Oysa ikliminde yetişemeyeceği, çiçek açamayacağı, köklerini derinlerine salamayacağı öyle ki kuruduğu sanılan, susuz kaldığı için çatladığı düşünülen toprağın çatlağı, eksiklikten değil kendi yapısından doğar.

Öznenin çatlağı da buna benzer coğrafyayla ya da yeni bir partner ile yer değiştirmez çünkü çatlak hem toprağın hem öznenin ikisinin de biçimidir. Bir olayı bitirdiğini zanneden ama hala zihninde tekrar edenler için…

Kaçış fantezisi,,, 

Yeni bir ben yaratma arzusu gibi görünür yalnızca; oysa bu, yer değiştiren bir bedenden ibarettir—

Özne aynı çatlağı, aynı sesi, aynı eksikliği yanında taşır.

Kişi yerini, çevresini, işini değiştirerek acıdan uzaklaşacağını düşünse de boğulmayacağını sansa da sonunda özneyi yeniden kendi içine özdeşleşmelerin merkezine getirir.

Acı tam da bu yüzden büyür. Dil, her ne kadar acıyı temsil etse de acıyı kendisi olarak taşıyamaz.

Ve acıya kelime verdikçe sözcükler öne çıkmaya başlar. Söz çoğaldıkça acı bulanır, susturulmuş bir ağız gibi- görünür olur ama ne yazık ki o an da duyulmaz.

Yeni bir şehir, yeni bir yüz, yeni bir ilişki; hepsi aynı döngüye eklenen farklı sahnelerdir. Kişiler, mekânlar, kıyafetler, tarzlar değişir; ama o iç ses bastırılamaz, susturulamaz—yalnızca makyajlanır

Örtülür.

Ve-

Ertelenir. 

Bir noktadan sonra duyulmak için çabaladıkça kendi sesimizi kaybederiz. Acıdan geriye kalan ise çoğu zaman Öteki’nin bizi yanlış duyması, belki bir ihtimal anlaması ve kesilen bir yankıdır. Bağırdıkça artan o şiddet, acıya değil artık duyulamamaya duyulan bir öfkeye dönüşür; çünkü ertelenen her şey, geri döndüğünde bağırmaz, daha sert konuşur ve hükmeder.

Kaçışın onları koruyacağı fikrine tutunan hatta savunan özneler, acısını taşıyacağı bavulunu hazırlar ve bavulla birlikte kaçışı da taşır; bu yalnızca yer değiştiren ama yerinden olmayı göze alamayanların tercihidir. Duyulmadıkça yükselen ses ise artık acının sesi değil, eksikliğin çığlığıdır. 

Bazı özne türleri ise yeni hayatın ortasında, hiç hesapta yokken o bavul açılmasın hatta önüne serilmesin diye—belki özenle katlanmış, belki alelacele sıkıştırılmış ne varsa—yenilediği her şeyle aynı yüzü taşımamak adına, aynı yere varan bölünmüşlüğünü fark eder ve kaçmak yerine kendini kendi cehenneminde bırakır, içine girer, orada durur, onunla ilgilenir, sorular sorar ve yanmayı göze alır.

“Ama zambak sessiz kalır böyledir zambak. Peki o halde neden insan acısı bunca korkutucu görünür zambağınkine kıyasla? Sırf konuşabildiği için olabilir mi bu? Eğer zambak konuşabilseydi onun acısıda korkunç görünmez miydi? Ama zambak sessiz kalır. Zambağa göre acı çekmek acı çekmektir, ne eksik ne fazla. İşte ancak o zaman acı çekmek sadeleşir. Çünkü acı çekmekten daha azı olamaz. Çünkü vardır ve tam olarak neyse O’dur. Ancak kendisi olamayan acı, sonsuza kadar büyüyebilir. Acının tam olarak kendisi olması ise onu son’lu kılar.”

Bazen yalnızca sükûnet gerekir. Tıpkı Zambak gibi; acı çekmek acı çekmektir ne eksik ne fazla…


alıntı: Kırdaki Zambak ve Gökteki Kuş, Søren Kierkegaard

resim: Hilma af Klint- Evolution, No.13, Group VI, 1908


Diğer Yazılar

all things end in Her

dear beloved,,one day i had decided that i would conquer the whole world tomorrow,, and indeed, i really was going t…

güneş kadın, gölge adam masalı

Güneş KadınTeni ışıkla kutsanan Güneş Kadın.Su gibi berrak, Gün gibi apaydın. Güneş Kadın, Ah Güneş Kadın.Karanlı…

monologia

-Soğuk ve karanlık…Üşümek mi?Hayır!Ruhumu esir alan ve bedenime tesir eden bu ateş; beni hiç mi hiç üşütmüyor.Sarayl…



© Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .