Bardaki bira çeşitlerinin s*d*kliği üzerine raflarda gezinmeye başlıyorum. Gözüme Campari ilişiyor; bir süredir içmemiştim. Sipariş vermeye kalktığımda aldığım yanıt beni benden alıyor: “sadece kokteyllerde kullanmak üzere bulunduruyoruz”. Pes etmiyorum ve “ne yani paramızla da mı içemiyoruz Jonathan” dememe – neyse ki – gerek kalmadan Karga’nın barmeni beni Campariliyor. İzleyiciler arasında kimseyi tanımadığım ve diğer herkesin bir şekilde arkadaş olduklarını sandığım için girdiğim özgüvensizlik tribini barda tek başına alışılagelmedik bir içki eşliğinde oturan güneş gözlüklü herifçioğlu cool’luğumla perdelediğimi sanıyorum. “Perde” sözcüğünü kullandım ama oyunda perde yoktu. Peki, izlediğim “şey” bir oyun muydu?
https://www.instagram.com/reel/C1B2Gz5AUfr/?utm_source=ig_web_copy_link&igsh=MjM0N2Q2NDBjYg%3D%3D
Esme Madra ve Büşra Albayrak’ın sahnelediği Tropikal Kapısı, oto-kurmaca & docudrama hudutlarında gezinerek, iki yakın arkadaşın 2023’lerini paylaşıyor. Bu – olumlu ve samimi – iddiasızlık malum yılın güncelliğini koruyan yıkıcılıkları ile 2023’e sığmayacak kadar köklü arızaların, buhranların dışavurumlarını açığa çıkarıyor. Zira iki dostun hissiyatları geçmiş, şimdiki, gelecek zamanlarda milyonların duygu durumlarıyla eşleşiyor. Bu açıdan bakıldığında izlediğimiz “şey”le özdeşlik kurmamak ne mümkün. Depremlerin can alıcılığı, seçimlerin hayal kırıklıkları, aidiyetin seyrelişi, Berlin özelinde Avrupa’nın göz kırpışları, popülist ve alık milliyetçiliğin embesilliği, etnosantrizminhepsine üstün gelişi, hayalgüçlü karakter ve kişiliklerin hayal kırıklıklarıyla savaşımı… Tropikal Kapısı temel içgüdümüze – hayatta kalmaya – dönmek zorunda bırakıldığımız ve kimi zaman hiç bitmeyecekmiş gibi hissedilen akıldışılık evresinde yaşama eylemini hatırlatan ve belki de kendi farkındalığının ötesinde güç veren bir pasaj – pasaj çünkü tüm bunları yalnızca otuz dakikada kotarmayı başarıyor.
Kısa yazışmalarla hazırlık sürecini bir nebze de olsa soluma şansına eriştiğim ve Berlin’deki prömiyerinin ardından heyecan ve daha doğrusu hevesle beklediğim Tropikal Kapısı’nın ardından Esme Madra ve Büşra Albayrak’ıbeklerken, izlediğim “şey”e dair kuracağım ilk cümlenin “sevdim ama ondan daha önemlisi beğendim” gibisinden bir şey olacağını düşündüm – thanks to Campari, öyle de oldu. Tropikal Kapısı’nı bambaşka bir seyre dönüştüren olgu içeriğinden ziyade biçimi. Sahnede herhangi bir diyalog yok ve işitsellik iki arkadaşın birbirine yolladığı sesli mesajlardan ibaret. Ortam seslerinin mekânları çoğalttığı bu kayıtları dinlerken, Madra ve Albayrak’ın kimi zaman eş zamanlı kimi zamansa eş zamansız performansları eşliğinde yeni ve dahası öncü bir “şeyler” izlemenin heyecanına kapılmamak elde değil. Oyuncuların vücut dilleri, monologları “canlandırmaları” akla ilk olarak sessiz sinema dönemini çağrıştırabilir belki ama dekor ve dışavurumculuk düşünüldüğünde 1920’lerin Berlin cabarelerindeki Dadaist dokuyu sezmek pekâlâ olası. Madra ve Albayrak’ın yeni bir işaret dili ürettiklerini söylemek kulağa ne kadar iddialı gelse de gözle görünen sessiz gerçeklik tam olarak öyle. Yeniden çevrimler, uyarlamalar, tekrara düşmenin tutuculuğu ve formüllerle ifade edilen görsel ve sahne sanatlarının bayağılığında Tropikal Kapısı’na tanık olmak belleği tazeleyen, nefes aldıran avangart bir deneyim.
Tropikal Kapısı’nın, tadın damakta kalışı deyimini çağrıştıran kısa süresi, daha fazlasına yönelik belli belirsiz bir arsızlık doğursa da bu yeni formun başka türlerde nasıl işleyebileceğini düşünmek son derece keyifli bir egzersizdi. Şahsen ben, oyuncularla paylaştığım şahane(!) fikirlerimle bilimkurguya, aksiyona ve – oh boy, thanks to Campari – pornoya bile vardım. Ne olmuş canım, bir yerden sonra herkes Dadacı olabilir, ne var bunda? (Bu arada, Madra ve Albayrak’ın performansları, içerikle eşleşirken komik, trajik ama en doğrusu trajikomik bir devinime varabiliyor. Açıkçası ben biraz buruk bir tortuya bulanırken, seyircilerin bir kısmı kahkahalarını tutamıyorlardı. Yaşlı olsam onlara kızardım belki ama henüz değil.)
Dekor tasarımında UFF’de ardı ardına aldığı En İyi Sanat Yönetmeni adaylıkları ödülleriyle tanıdığımız Selen Hayal’in, ışıkta Mihran Tomasyan’ın, ses teknik destekte Julius Ervingve Dre’den sonra “doktor” lakabını hakkıyla karşılayan Berkant Kılıçkap’ın yer aldığı, yukarıda izlediğiniz harika teaser’ına Mete Balyan’ın, İngilizce çevirisine ise Belkıs Işık’ın imza attığı Tropikal Kapısı’nı 5 Ocak’ta Bahçe Galata’da izleyebilirsiniz.
afiş: Tuğçe Ayaz