© 2022 Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .

Kalabalıklar İçinde Yalnız Filozof: İbn-i Rüşd

Haziran 12, 2024
Azat Meriç

Paylaş

Resim sanatının en ilham verici eserlerini düşünün. Bunları sıralarken Rafael’den bahsetmemek olanaksızdır. Dönemimize yakın ressamlardan Picasso, rönesansın piri olarak düşünülen Leonardo Da Vinci’yi överken ‘’Bize cenneti vaat ediyor’’ der ancak devamında Rafael için ‘’Bize direkt olarak cenneti veriyor’’ diyerek Rafael’in Leonardo’ya göre az yaşadığı tam 30 yıla rağmen sanatta ve bilhassa resimde onun önüne geçtiğini ifade ediyor.  

Rafael’in kuşkusuz en büyük eseri, felsefenin doğuşundan kendi zamanına kadar gelen büyük filozofları tek bir anda buluşturduğu Atina Okulu freskidir. Bu fresk perspektif ve gölge-renk oyunlarıyla mükemmele yakın dizayn edilmiş ve insanları felsefeye yaklaştıran hemen hemen herkesin bir arada, yan yana bulunmasıyla önemli bir mesaj içerir.

Atina Okulu, The Stanza della Segnatura adlı Papa’nın imza odasında yer alır. Bunun haricinde 3 freskin daha yer aldığı oda tamamen Rafael ve yardımcıları tarafından boyanmıştır. Vatikan’daki Vatikan Müzeleri’nin bir parçası olan Apostolik Sarayı’nın içerisindedir. Bu bilgi bize bir ipucu veriyor. Demek ki Rafael gibi diğer sanatçılar da kendi sanat biçimleri ve düşüncelerinden ziyade kilisenin yani Papa’nın düşünceleri doğrultusunda resimler yapabileceklerdir. Stanza della Segnatura’daki Atina Okulu freski (duvar resmi), kilisenin felsefeye bakış açısını resmederken diğer duvarlarda hukuk, din ve şiir adlı konuların resmedildiğini görmekteyiz.

Atina Okulu’na dair bir şeyler biliyorsanız ne mutlu ancak genel olarak yüzeysel tarafta kalan ve bir derinliği olmayan bilgi yığınıyla, freskin özünü anlamaya çalışmayacağız. Ekseriyetle söylenen merkezdeki Aristoteles, yanındaki Eflatun, sere serpile oturan Diyojen ve kendi halinde resme sonradan dahil olan Herakleitos. Bunları tanıyoruz ama bunları tanımak resmi anlamamıza ne kadar yardımcı olabilir? Bu resmin özünü anlamak için önce perspektif ve derinliği görmek gerekir. Rafael öyle ustaca bir perspektif kullanır ki, ister istemez resmin merkezine yani Aristoteles ve Eflatun’a odaklanmak zorunda kalırsınız…

Bu odağın dışına çıktığımızda, diğer resmedilenleri fark ettiğimizde resimde üç öbek şeklinde insanların sıralandığını görürüz. Bunlar sol alt köşede bulunan Pisagor, Parmenides, İbn-i Rüşd; sağ alt köşede bulunan Öklid, Apelles, Zerdüşt ve Rafael’dir. Rafael resme bakan ve en sağda yer alan karakter olarak son noktanın kendisi olduğunu bize işaret ediyor. Ortada ise zaten Aristoteles ve Eflatun. Ressamımız, sembolizmle kendinden önce ve sonra filozoflar olmasına rağmen felsefenin üst makamının Aristoteles ve Eflatun’a ait olduğunu belirtiyor. 

Buraya kadar her şey doğal ve seyrinde ilerliyor. Resimdeki her filozofun kim olduğu ve neler yaptığını anlatmaya gerek duymuyorum, bunları zaten çeşitli kaynaklarda bulunabilir. Resimdeki fark yaratan bir detaya hep beraber eğilelim istiyorum. Bu iki öbekte, birer doğulu figür bulunuyor. Biri sol alt öbekte bulunan İbn-i Rüşd, diğeri sağ alt öbekte bulunan Zerdüşt. Tarihsel olarak baktığımızda bu ikilinin yer değiştirmesi gerektiğini düşünüyorum çünkü Zerdüşt, Pisagor zamanında yaşadığı düşünülen bir alim-peygamberdir ve arkadaş oldukları söylenir. Diğer tarafta İbn-i Rüşd’ün yaşadığı tarihe en yakın olan taraf sağ alt öbektekilerdir. Belki düşünsel olarak yakınlık kuruyor olabilir diyebilirsiniz ama İbn-i Rüşd’ün fikir dünyası tamamen Aristoteles ile şekillenmiştir. Bu bakımdan fikir dünyası da Pisagor ve Parmanides’le örtüşmez. Peki o halde amaç nedir?

Hemen amacı bildirmeden önce şöyle küçük bir detayı da görmenizi isterim. Resmin neredeyse bütün figürlerinde bir kağıt, defter, kitap ve kalem hakimiyeti vardır. Bunca büyük fikir adamının kalem ve kağıt olmadan resmedilmesi kaçınılmazdır. Gök küreye sahip Zerdüşt, pergeli elinde tutan Öklid, Kinik felsefenin lideri Diyojen’in eline tutuşturulmuş bir kağıt ve sayma yöntemiyle Atinalıların fikir dünyasını değiştirmeyi başaran Sokrates unutulmamış, onları tanımamız için ustalıkla freske işlenmiştir ancak XII. yüzyıla damga vurmuş, birçok kitabı diyardan diyara yayılmış ve öğrencileri arasında neredeyse hiç müslüman bulunmayan İbn-i Rüşd yani batılıların deyimiyle Averroes, bir kitap ya da defteri bırakın, mağrur bir şekilde sanki Pisagor’un neler yazdığına bakıp ondan kopya çekmeye hazırlanan öylesine biri olarak resmedilmiştir.

Freskteki hemen hemen her kişi heybetini korurken, Averroes neden böyle resmedilmiş olabilir? Hadi resmin yapıldığı 1511’den birkaç yüzyıl önceye gidelim ve nedeninin anlamaya çalışalım. Averroes, sıkı bir Aristoteles hayranı ve onun düşüncelerini yayan bir ilim adamıydı. Aristoteles’in neredeyse bütün kitaplarını çevirmiş, müslümanlığı Aristotelesçi zeminde düşünmüş ve müslüman olmayan talebelerine de Aristoteles’in fikir dünyasını aşılamaya çalışmıştır. Bu düşünce tarzı, Roma-Germen İmparatoru II. Friedrich tarafından olumlu karşılanmış, bunun neticesinde o zamanlar Aristoteles’in düşüncelerini tasvip etmeyen kilise ve imparator arasında gerilimler yaşanmıştır.

Burada demek istediğim kilise yani Papalık makamı, Aristoteles’in düşüncelerine tamamen zıt bir dünya tasavvuru içindeydi ve bu belayı tekrar önlerine getiren kişi olarak Averroes’i günah keçisi yapmaya hazırdı. Bunun için ilk olarak 1270 yılında Paris Piskoposu Etienne Tempier’in 13 maddelik Averroes Reddiyesi’ne destek vermişlerdir. Daha sonra kilisenin en önemli isimlerinden Thomas Aquinas devreye girmiş ve Averroes’e ‘’Sen Aristoteles’i doğru anlayamadın’’ diyerek reddiye yazmıştır. Bu reddiye, bir bakıma Aquinas’ı aziz yaparken Averroes’i ayaklar altına seren bir tarafa çekmiştir. Son olarak Romalı Giles’in 6 büyük filozofun yanıldığını ve bunlara itibar edilmemesi gerektiğini açıklayan kitabının içinde Averroes de kendine yer bulmuştur. Bunlar tabii ki kilisenin hoşuna giden ve görmek istedikleri detaylar. İtibar suikasti olarak anabileceğimiz olaylar bütünü bununla sınırlı kalmamış, İtalya’nın çeşitli şehirlerinde yapılan fresk kompozisyonlarında Thomas Aquinas; 4 incil yazarı, Aristoteles ve Platon’dan aldığı ışığı Hristiyan alemine yayan bir aziz olarak resmedilmiş, Averroes ise yerlerde, mağlup olan, dalgın bir keşiş gibi resmedilmiştir. Bu tarz fresklerin birkaç örneği var ama en meşhuru Pisa’daki Santa Caterina Kilisesi’ne resmedilen 1323 tarihli fresktir.

Şimdi bu bilgiler ışığında tekrar Atina Okulu freskine dönelim ve anlamaya çalışalım. Rafael bu freski yaparken henüz 27 yaşındaydı. 27 yaşında bir gencin entelektüel bilgi birikim olarak bütün filozofları, kiliseye karşı tavrı gibi konulara hakim olması çok düşük bir ihtimal. Buradan anlamamız gereken hangi figürü nereye yerleştirmesi gerektiğine karar veren, freski ısmarlayan kilisenin olmasıdır.

Kilise özenli bir şekilde, felsefenin başlangıcı olan tarafa yerleştiriyor İbn-i Rüşd’ü. Pisagor’un yazdıklarına bakar şekilde resmetmesiyle de ‘’Sen felsefeye dair hiçbir şey bilmiyorsun, dön de en baştan başla’’ demenin kibar ve gizli bir yolunu bulmuştur ve göstermiştir bizlere.

İslam dünyasının yetiştirmiş olduğu en başarılı felsefecilerden olan Averroes; laik düşünce yapısı, Aristotelesçi anlayışı ve batıda topladığı büyük öğrenci kitlesiyle aslında o zamanlarda değil şimdiki yazarlarımız ve düşünürlerimiz tarafından anlaşılmayı bekliyor zira yukarıda bahsettiğim üzere batılıların Averroes’i yermeye çalışan birçok tasvirini bizim yazarlarımız anlamaya çalıştıkları kitapların kapaklarında kullanıyorlar. Böylesi büyük deha, hem görsel hem yazılı anlatımda daha fazla emeği hak ederken, kalabalıklar içindeki yalnızlığı günümüzde dahi devam ediyor…



Diğer Yazılar

sine-haiku XI: Benny’s Video

Camdaki silahBir ora bir burayaİki kez patlar! görsel: Benny’s Video, 1992, Michael Haneke

yenilgi hissiyle karışık huzursuzluk

Ruat tutarlı biri değildi. Yazın tam ortasıydı. “Kahretsin! çok sıcak bir gün” dedi, evet, maalesef kendine dedi….

o piyanonun kanatları gerçekten yoktu

bir olimpiyat eleştirisi O piyanonun kanatları gerçekten yoktu çünkü bir evrim harikasıdır tüyler, teni anlamsız …



© Tüm hakları saklıdır. Developped by ordek.co .