Baudrillard’ın büyük bir hasretle bahsettiği şekliyle kusurlu imgede içerik biçime, biçim de içeriğe eksik görünür. Tanrısal uyum yerine beşeri ‘şaşarlık’ ön plana çıkar. Bazen söylenmek istenenler kendini gösterir, bazen istenmeyenler. Üretenin hepi topu bir insan olduğu, izleyenlerin ise yine hepi topu insanlar olduğu akıldan çıkmaz/çıkarılmaz/çıkarılamaz. Biçim ve içerik arasındaki bu dengesizlik kabulü, düş gücü ve illüzyona ‘vesile’ olur. Baudrillard böyle der.
Kusurlu imgenin bir diğer temel özelliği, kusurundan ötürü, yüze tokat gibi çarpan tamamlayıcı bir estetikten (punctum) ziyade üstüne düşünülmeyi bekleyen bir müphemliği (studium) öne sürmesidir. Anlık tatminlerden medet ummaz kusurlu imge. Geride kalıp anlaşılmayı bekleyen bir ‘huy’a sahiptir. Bu nedenle zihinsel bir emek alışverişi, kusurlu imgenin gerek şartıdır. Kusurlu imge, kusursuzlaşmayı tembellikle bir tutar. Tembellik ise simülasyon devri alametidir.
Bu serideki tüm fotoğraflar, kurgulanmış ve/veya kurgulanmamış bir dengesizliğe işaret etmekte ve üzerine düşünülerek adeta ödüllendirilmeyi beklemektedir. Biçimsel beceriksizliğe sahip çıkmakta, içeriksel olarak her türden ‘overinterpretation’a karşı hoş görünmeye çalışmaktadır. Anlamın anlamını kaybettiği kıyamet çağında anlam peşinde koşuyor olmanın veya öyle görünmenin risklerinin farkına varılması, bu seriyi üreten zihniyet dünyasının sırtını sıvazlayacaktır ki bu da beklentiler arasındadır.