“2018, Bergman Yılı’ydı ve onun –onda kendimi bulduğum- sinemasına şükran borcumu ödemek için şevklendirici bir fırsat demekti bu. Birkaç yıl önce tüm Bergman uzun metrajları için birer sone yazmaya niyetlenmiş, araya giren çeşitli sebeplerle beş altı adet yazdıktan sonra dosyamı rafa kaldırmıştım. Bu süre içinde sinemaya bolca zaman ayırıyor, sosyal medya bataklığında boğuluyor, bir süredir gelişen bir arzu olarak yaratıcı film posterciliğine hevesleniyor, bu alanda zirveye yerleşmiş Leh grafikçi ve ressamların işlerine abayı yakmış vaziyette ta Polonyalardan kitaplar getirtiyor ve utanmadan zayıf yeteneğim ama güçlü tutkumla çizimler, resimlemeler yapmaya çalışıyordum. Sonra bir şeylerin (sadece 2018’in Bergman’ın 100. yaşına denk gelmesi dışında bir şeylerin) de ittirmesiyle Bergman dosyama geri dönmüş buldum kendimi. Elbette yeni fikirlerle! Bir yandan resimlemeler hatta “artwork” tipi posterler olsun, bir yandan şiirlemeler (soneler) olsun, bir yandan videolar (filmlerden alıntılarla yapılacak yaratıcı kurgular) olsun, bir yandan da onun filmleri için müzik. Var gücümle dört sanatı Bergman için buluşturmak istiyordum. Öyle ki bu nedenle onun en başarılı 25 filmini seçmek, her biri için 4 ayrı dalda iş çıkarmak… Toplayınca 100 edecekti! Ne ki her çifti başka bir alanda uz sekiz elimin olmadığını çok geçmeden fark etmem ile konunun video ve müzik kısmını homurdanarak planımdan çıkarmak zorunda kaldım.
“Posterler olsun istedim, çünkü mevcut film posterlerinden oldukça rahatsızdım, bu nedenle farklı denemelerin olabileceğini, olması gerektiğini yeteneğim yettiğince göstermek istiyordum. Bergman dosyası benim için bu konuda iyi bir sınama olacaktı. Posterlerin siyah beyaz olması, Bergman’ın sinemasını (renkli filmlerini dahi) siyah beyaz olarak imgelememden ötürüdür. Bu arada benim için iyi posterlerin teknik yetkinlikle, resim tekniğine hâkim olmakla fazla ilişkisi yoktur; iyi bir poster konusuna dair özgün bir fikri, yaratıcı bağlantıları mümkün en sade biçimde ortaya koyabilen görsel yaratıdır. Bu kitaptaki örneklerde göreceksiniz, çizili figürlerle filmdeki karakterler arasındaki fiziksel benzerlikler zayıftır. Bencileyin, soyutlamalar benzetişlerden her daim üstündür, bunu vurgulamak istedim. Bununla beraber asimetriye, oran ve perspektif kusurlarına, groteske, gülünçlüğe, minimalizme ve gerçeküstücülüğe yakınlık hissettiğimi, amaçlı veya kendiliğinden bu biçimlere meylettiğimi belirtmeliyim.
Peki, niye sone? Uzundur şiir kalıplarına ve biçimleri ne köksüz bir merakla yaklaşıyorum. Şiir yaratmaktan/söylemekten çok şiirin olanaklarını düşünüş ve duyuşumun hizmetine koşmak için kullandığımı saklamayacağım. Üretimlerim bazı bazı şiire, imge düzenine dalışlar, sondajlar yapsa da çoğun şiir dışında konaklamaktadır. Burada İngiliz sone kalıbını, tıpkı Talât Sait Halman’ın Shakespeare’in “Soneler”ini Türkçeleştirirken seçtiği hece ölçüsüyle, (7 + 7) 14’lü düzende kullandım. Okuyacağınız soneler illâ bir şiir olarak değerlendirilecekse onlar için “sıradanın şiiri” diyebilirim. Çoğu örnekte tahkiyeci, bayağı sözcük ve söz öbeği seçimleriyle ilerleyen, numarasını son ikiliye saklamayı amaçlamış bir anlatım karşınıza çıkacaktır. Tüm bu soneler Bergman’ın adı geçen filmlerinden aldığım esinlerle, o filmlerin yörüngesinden bağımsız, bazen onlarla örtüşse de çoğun kendi yolunu izleyen bir serbestiyle yazıldılar. Bergman ile sone arasında kurduğum ilişki bu arada sezgiseldir. Bergman’ı “sinemanın Shakespeare’i” olarak görmemden midir, onun bir papaz oğlu olarak yetiştirilişindeki katı disiplini ve saplantılı çalışma tarzını sonenin kalıplarına yakıştırdığımdan mıdır, bilmiyorum, seçimim böyle oldu.
Son olarak, bu 25 filmi hangi ölçütlere göre seçtim? Kurgudan görüntü yönetimine, senaryodan oyunculuğa toplamda 8 ana kategoride yer alan 30 ölçütten oluşan bir film değerlendirme ölçeği ile izlediğim yaklaşık 40 filmi puanladım ve en yüksek puana sahip 25 filmi çalışmama aldım.”
AKIŞ
Zindan
Yaz Oyunları
Monika’yla Yaz
Gezgincilerin Gecesi
Kadın Düşleri
Bir Yaz Gecesi Gülümsemeleri
Yedinci Mühür
Yaban Çilekleri
Yüz
Bakire Pınarı
Aynadaki Gibi
Kış Işığı
Sessizlik
Persona
Kurtların Saati
Utanç
Âyin
Bir Tutku
Çığlıklar ve Fısıltılar
Bir Evlilikten Sahneler
Yüz Yüze
Güz Sonatı
Kuklaların Yaşamından
Fanny ve Alexander
Saraband
Aykut Sağır, 16 Mart 1985’te, Artvin’in Yusufeli ilçesine bağlı Kılıçkaya kasabasında doğdu. İlk ve orta öğrenimini orada tamamladı. 2002 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’nde Psikoloji öğrenimine başladı. 2006’da mezun oldu. Aynı yıl Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri’nde psikolog olarak çalışma hayatına girdi. Sinemayla 2002’nin sonlarına doğru tanıştı. Sinemada gördüğü ilk film “Irréversible”dı. Bunun etkisiyle olsa gerek, arthousela, sinematek ve festivallerle yakın ilişki kurdu. 2007 itibarıyla 2. Yeni’ye merak duyup şiire yöneldi. Üniversite zamanından kalma yazıcıklarını yenileriyle buluşturup dosyalar hazırladı. Yıllar içinde dijital matbaacılığı keşfetti, arkadaşlarına dağıtmak üzere az adetli kitaplar bastırdı. 2009’un sonunda Edirne’deki askerliğini tamamlayıp Ankara’ya döndükten sonra sinemanın auteurlerine arşivci bir gözle yaklaştı. Onların filmlerini incelerken onlar için yapılmış farklı posterleri merak etti, neden sonra poster sanatını, Leh ve Çek grafik sanatçılarının işlerini keşfetti. Yerli sinemanın kalıcı eserlerinin yetkin bir metotla ayıklanıp sanatsal düzeyde posterlerinin üretilmesi üstüne kafa yorarken çizimler yapmaya başladı. 2015’te ilk adımlarını attığı “Bergmanografi” adlı dosyasını Kasım 2018’de tamamladı. Bütün bu sürede Bergman’ı pek sevdi, sevmeye de devam edeceğe benziyor. Hayalinde ise butik, özgün, dünyaca saygın bir uluslararası film festivali düzenlemek var.